Ankara'da 20 Aralık 2020'de, trafik kazasında yaralanan ve oğlu Ahmet Nazif Yıldız'ı (4) kaybeden eczacı Büşra Akdoğan, yanında çalışan kalfa Süleyman Özçelik ve yardımcısı Muaz İslam Bozdoğan'ın yiyecek ve içeceklerine gizlice şizofreni tedavisinde kullanılan nörolojik ilaç kattıklarını, bu nedenle trafik kazası geçirdiğini iddia edip şikayetçi oldu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma sonrası, eczacı kalfası Süleyman Özçelik ve yardımcısı Muaz İslam Bozdoğan hakkında iddianame düzenlendi. İddianamede; yapılan incelemenin ardından Süleyman Özçelik ve yardımcısı Muaz İslam Bozdoğan'ın usulsüz ilaç alım satımı yapıp, SGK'yı zarara uğratarak 'Nitelikli dolandırıcılık' suçunu da işledikleri, eczacıya gizlice ilaç vererek kendileri üzerindeki denetim imkanını ortadan kaldırdıklarını ve bu sayede de 1 milyon 700 bin lira haksız menfaat temin ettikleri belirtildi. İddianamede, ayrıca Özçelik ve Bozdoğan'ın bu 2 suçun yanı sıra Büşra Akdoğan'ın yiyecek ve içeceklerine kattıkları ilaç nedeniyle kaza yapmasına neden olarak çocuğunun hayatını kaybetmesine sebebiyet verdikleri için 'Olası kastla çocuğu kasten öldürmek' suçunu da işledikleri kaydedildi. İddianamede, Özçelik ve Bozdoğan'ın 3 suçtan ağırlaştırılmış müebbet ve 13 yıldan 25 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi.

'USULSÜZ REÇETEYLE İLAÇ SATTILAR'

İddianame, Ankara 24'üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Duruşmaya, tutuklu sanıklar kalfa Süleyman Özçelik ve yardımcısı Muaz İslam Bozdoğan ile eczacı Büşra Akdoğan ve taraf avukatları katıldı. Tutuklu sanık Süleyman Özçelik, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Eczacı Büşra Akdoğan'ın SGK'yı dolandırdığını iddia eden Özçelik, "Halil İbrahim E. diye bir çalışan vardı, eczane deposundan ilaçları alıp yüzde 7 oranında kar koyarak yurt dışına satarlardı. Satıştan elde edilen paralar benim hesabıma yatınca o parayı çekip onlara verirdim. 2021 Ocak-Haziran arasında bu şekilde 6-7 ay reçete düzenlediler. Bir sene sonra Büşra Akdoğan, İbrahim'in kendisini dolandırdığını söyleyerek işten çıkardı. 2009 yılında müştekinin babası Doğan Akdoğan, Pursaklar'da başhekim oldu. Doğan Akdoğan'ın görev yaptığı hastaneye 2-3 ay sonra her gün 2 bin liralık ilaç yazmaya başladık. Bu ilaçları ne yapacağımızı sorduğumda, 'Satabildiklerini sat, satamadıklarını yak' dedi Doğan Akdoğan. Ertesi gün usulsüz şekilde reçete yazılması nedeniyle durumu CİMER'e ve Eczacılar Odası'na bildirerek, şikayet ettim. Başhekim Doğan Akdoğan, şikayetimi geri çekmemi istedi ve beni tehdit etti. Şikayetimi çekmeyince de işten çıkardı. Benim Büşra Akdoğan'ın suyuna ilaç attığım iddia ediliyor ama dükkanın her yerinde kamera var. Böyle bir şey olsa nasıl görülmez? Büşra Akdoğan, her perşembe psikoloğa gider psikiyatrik ilaç kullanırdı, belki de kendisinin kullandığı ilaçlardan dolayı bu kaza oldu. Kendisinin içmediğini nasıl bilebilirim? Ben suya ilaç atmadım" dedi.

Tutuklu sanık Muaz İslam Bozdoğan ise kimseye ilaç vermediğini ve birine ilaç verildiğini de görmediğini ifade ederek, "O dönemde ben stajyer bir eczacıydım. Yurt dışı ilaç mevzularını bilmiyorum. 4-5 kalem ilaçla liste yapardık; kimin adına yazılacağı ve kişilerin TC kimlik numaraları vardı o listede. Listede olan kim varsa onun adına reçete yazardık. İlaçlar gelince SGK'da görünsün diye barkodları okuturduk, sonra bunları depoya kaldırırdık. Satabildiklerimizi satardık, satamadıklarımızı müştekinin babası Doğan Akdoğan yakmamızı söylerdi. Bu liste Pursaklar Devlet Hastanesi'ne de giderdi. Usulsüz reçetede benim bir çıkarım yoktu. İşverene bunu yapmak istemediğimi söyledim ancak o 'Bir şey olmaz' dedi. Orada çalıştığım için mecburen yaptım" diye konuştu.

'ADIMI BİLE SÖYLEYEMİYORDUM'

Eczacı Büşra Akdoğan da sanıklardan çocuğunu öldürdükleri ve kendisini dolandırdıkları için şikayetçi olduğunu belirtti. Özellikle tutuklu sanık Süleyman Özçelik'e çok güvendiğini ve bu nedenle 5 yıl kendisiyle çalıştığını kaydeden Akdoğan, sanık Özçelik eczaneye geldikten sonra 1 saat içinde uykusunun geldiğini işaret ederek, "Doktorlar, 'Gizli şeker olabilir' dedi ve ilaç verdiler ancak hiçbir işe yaramadı. Dükkana gitmediğim zamanlarda uykum gelmiyordu. Birçok doktora gittim bir şey bulunmadı. Sanık Süleyman Özçelik psikiyatrik aldığım ilaçların uyku yapabileceğini söyledi ancak o ilaçlar uyku yapmaz, tam tersi enerji ve mutluluk verirdi. Erkek kardeşim de eczaneye geldiğinde sürekli acile gidiyordu" dedi.

Oğlunun vefatından sonra muhasebecisini değiştirdiğini söyleyen Akdoğan, "Çalışanlar işten çıkınca muhasebecimiz Hüdaverdi Yavuz ile dükkana gitmeye başladım. Eczaneyi talan ettim ve bir şişe buldum. Bu şekilde bana verilen ilaç ortaya çıktı. Bir eczacı olarak bu ilaçların uyku yaptığını biliyorum; bunu kendi isteğimle neden içeyim? Çok uzun süre adımı bile söylemez haldeydim. Benim yaptığım tek kaza oğlumu kaybettiğim kaza değildi. Sürekli lastiklerim patlardı. Bu arada, bizim ana depolardan ilaç alıp üstüne kar koyup yurt dışına ihraç ettiğim ilaçların hepsi faturalıdır, yasaldır. Ben doktorlara ilaç yazdırıp satmadım, usulsüz reçete falan yok" ifadelerini kullandı.

 

Tanık olarak dinlenen Doğan Akdoğan ise kızının yanında çalışan sanıklar işten ayrıldıktan sonra Büşra Akdoğan'ın iyileştiğini; el titreme, baygınlık ve uyku gibi problemlerinin kalmadığını söyledi.

Kararını açıklayan mahkeme, sanık Muaz İslam Bozdoğan'ın tahliyesine, Süleyman Özçelik'in ise tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma, 17 Mayıs'a ertelendi.(Bursada Bugün)


 

Editör: TE Bilisim